14 Eylül 2018 Cuma

İngilizce'de simple future tense ( gelecek zaman )


"It will change everything."

Çeviri:O her şeyi değiştirecek.

"My family will come next week."

Çeviri:Benim ailem önümüzdeki hafta gelecek.

"They will be doctors."

Çeviri:Onlar doktor olacaklar.

"You will break the window."

Çeviri:Sen pencereyi kıracaksın.

"Will you choose the wine?"

Çeviri:Şarabı sen mi seçeceksin?

"We will add milk to the coffee."

Çeviri:Biz kahveye süt ekleyeceğiz.

"The time will come when you will be sorry for it."

Çeviri:Bunun için üzüleceğin zaman gelecek.

"If it is old, it will break."

Çeviri:Eğer o eskiyse, kırılacak.

"I know that he will choose me."

Çeviri:Ben onun beni seçeceğini biliyorum.

"We will be here tomorrow."

Çeviri:Biz yarın burada olacağız.

"Which woman will he choose?"

Çeviri:O, hangi kadını seçecek?

"She will break the record."

Çeviri:O, rekoru kıracak.

"I will come to the party tonight."

Çeviri:Ben bu gece partiye geleceğim.

"We will not change our names."

Çeviri:Biz isimlerimizi değiştirmeyeceğiz.

"They will be doctors."

Çeviri:Onlar doktor olacaklar.

"Ben o zaman onları buraya ekleyeceğim."

Çeviri:I will then add them here.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"I will count to five."

Çeviri:Ben beşe kadar sayacağım.

"We will eat later."

Çeviri:Biz daha sonra yiyeceğiz.

"I will cook the chicken with a pan."

Çeviri:Ben tavuğu bir tavayla pişireceğim.
Will they cover the bed?
Anlamı: Onlar yatağı örtecekler mi?

"Tomorrow we will drink orange juice again."

Çeviri:Yarın biz yine portakal suyu içeceğiz.

"You will continue eating."

Çeviri:Sen yemeye devam edeceksin.

"He will call if he has a question."

Çeviri:Eğer bir sorusu varsa, arayacak.

"Yarın biz yine portakal suyu içeceğiz."

Çeviri:Tomorrow we will drink orange juice again.

"Who will count the stars?"

Çeviri:Kim yıldızları sayacak?

"Biz yarın balığı pişireceğiz."

Çeviri:We will cook the fish tomorrow.

"I will call the doctor."

Çeviri:Ben doktoru çağıracağım.

"Öğretmen sırayı örtecek."

Çeviri:The teacher will cover the desk.

"They will continue walking."

Çeviri:Onlar yürümeye devam edecekler.

"My aunt will eat fish tonight."

Çeviri:Benim teyzem bu gece balık yiyecek.
Eğer biz ona yardım etmezsek, problemler devam edecek.
Anlamı: The problems will continue if we do not help her.

"I will count on you."

Çeviri:Ben sana güveneceğim.

"We will not drink water from that bottle."

Çeviri:Biz o şişeden su içmeyeceğiz.
Will they cover the bed?
Anlamı: Onlar yatağı örtecekler mi?
--------------------------------------------------------------------------------------------


"She will finish reading this letter."

Çeviri:O bu mektubu okumayı bitirecek.

"You will find the keys."

Çeviri:Siz anahtarları bulacaksınız.

"I will exercise every day."

Çeviri:Ben her gün egzersiz yapacağım.

"You will feel better."

Çeviri:Siz daha iyi hissedeceksiniz.

"She will fall down."

Çeviri:O aşağıya düşecek.

"My father will follow us."

Çeviri:Benim babam bizi takip edecek.

"I will get a basket for the apples."

Çeviri:Ben elmalar için bir sepet alacağım.

"They will finish eating."

Çeviri:Onlar yemeyi bitirecekler.

"Today I will exercise more than yesterday."

Çeviri:Bugün ben dünden daha fazla egzersiz yapacağım.

"I will find a job tomorrow."

Çeviri:Ben yarın bir iş bulacağım.

"I will get used to it."

Çeviri:Ben ona alışacağım.
We will follow you.
Anlamı: Biz sizi takip edeceğiz.

"I will feel tired."

Çeviri:Ben yorgun hissedeceğim.

"She will find her husband."

Çeviri:O, kocasını bulacak.
O senin ne hissettiğini hissetmeyecek.
Anlamı: He will not feel what you feel.

"Onlar çatıdan düşecek mi?"

Çeviri:Will they fall off the roof?
-----------------------------------------------------------------------------------------

"What exactly will happen?"

Çeviri:Tam olarak ne olacak?

"I will arrive Saturday."

Çeviri:Ben cumartesi varacağım.

"We will give her a skirt."

Çeviri:Biz ona bir etek vereceğiz.

"When will he go home?"

Çeviri:O ne zaman eve gidecek?

"I will introduce her to my family."

Çeviri:Ben onu benim ailemle tanıştıracağım.
They will have one hour.
Anlamı: Onların bir saati olacak.

"We will help my brother."

Çeviri:Biz benim erkek kardeşime yardım edeceğiz.

"Benim çocuklarım restorana arkadaşları olmadan gitmek zorunda olacaklar."

Çeviri:My children will have to go to the restaurant without their friends.

"Will you give me juice?"

Çeviri:Sen bana meyve suyu verecek misin?
I will give her the book tomorrow.
Anlamı: Ben ona kitabı yarın vereceğim.

"We will arrive in two hours."

Çeviri:Biz iki saat içinde varacağız.

"That will not help you."

Çeviri:O sana yardımcı olmayacak.

"My parents will introduce us."

Çeviri:Benim ebeveynlerim bizi tanıştıracak.

"Will you go with me?"

Çeviri:Benimle gidecek misin?

"When will it happen?"

Çeviri:O ne zaman olacak?

--------------------------------------------------------------------------------


"People will look at you."

Çeviri:İnsanlar sana bakacaklar.

"I will let my daughter go to Germany."

Çeviri:Ben kızımın Almanya'ya gitmesine izin vereceğim.

"We will not leave tomorrow."

Çeviri:Biz yarın ayrılmayacağız.

"I will make my bed."

Çeviri:Ben yatağımı yapacağı

"He will learn French."

Çeviri:O Fransızca öğrenecek.

"No one will know that I am your mother."

Çeviri:Hiç kimse benim senin annen olduğumu bilmeyecek.

"I will not lose my keys."

Çeviri:Ben anahtarlarımı kaybetmeyeceğim.

"Sen büyükannen için ne yapacaksın?"

Çeviri:What will you make for your grandmother?

"This way, you will not lose your keys."

Çeviri:Böylece sen anahtarlarını kaybetmeyeceksin.

"O, erkek arkadaşını terk edecek."

Çeviri:She will leave her boyfriend.

"You will know everything."

Çeviri:Sen her şeyi bileceksin.

"I will look into the bag."

Çeviri:Ben çantanın içine bakacağım.

"Will you let him go with his friends?"

Çeviri:Sen onun arkadaşlarıyla gitmesine izin verecek misin?

"We will look at the dresses."

Çeviri:Biz elbiselere bakacağız.

"I will lose my job."

Çeviri:Ben işimi kaybedeceğim.

"Ben onu sana bırakacağım."

Çeviri:I will leave it to you.
------------------------------------------------------------------------------

"What will you offer me?"

Çeviri:Sen bana ne teklif edeceksin?

"The teacher will present it."

Çeviri:Öğretmen onu sunacak.

"We will receive a letter."

Çeviri:Biz bir mektup alacağız.

"Tonight we will read the story together."

Çeviri:Bu gece biz hikayeyi birlikte okuyacağız.

"Who will pay this time?"

Çeviri:Bu sefer kim ödeyecek?

"I will miss you."

Çeviri:Ben seni özleyeceğim.

"I think it will rain today."

Çeviri:Bence bugün yağmur yağacak.

"Ben bilgiyi nasıl alacağım?"

Çeviri:How will I receive the information?

"You will miss the train."

Çeviri:Siz treni kaçıracaksınız.

"O, yağmur yağacak mı diye sorar."

Çeviri:He asks if it will rain.
We will offer flowers to the ladies every day.
Anlamı: Biz hanımefendilere her gün çiçek sunacağız.

"They will present two different ideas."

Çeviri:Onlar iki farklı düşünce sunacaklar.

"I will read the newspaper."

Çeviri:Ben gazeteyi okuyacağım.

"He will offer us water."

Çeviri:O bize su ikram edecek.

"When will I receive my order?"

Çeviri:Ben ne zaman siparişimi teslim alacağım?

"I will pay attention to her."

Çeviri:Ben ona dikkat edeceğim.

"Asla yağmur yağmayacak."

Çeviri:It will never rain.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"We will return."

Çeviri:Biz geri döneceğiz.

"I will say this to the teacher."

Çeviri:Ben bunu öğretmene diyeceğim.

"We will see the hotel tomorrow."

Çeviri:Biz oteli yarın göreceğiz.

"They will recover."

Çeviri:Onlar iyileşecekler.

"Will you sell your house to him?"

Çeviri:Siz evinizi ona satacak mısınız?

"This will reduce its value."

Çeviri:Bu onun değerini azaltacak.

"You will remember me."

Çeviri:Sen beni hatırlayacaksın.

"He will return from work at seven."

Çeviri:O, işten yedide dönecek.

"My friends will not see me eat their food."

Çeviri:Benim arkadaşlarım benim yemeklerini yediğimi görmeyecekler.

"We will sell the shoes."

Çeviri:Biz ayakkabıları satacağız.

"Your mother will always remember that day."

Çeviri:Senin annen hep o günü hatırlayacak.
"They will reduce the load." Çeviri:Onlar yükü azaltacaklar.

"I will recover."

Çeviri:Ben iyileşeceğim.

"I am afraid of what the teacher will say."

Çeviri:Öğretmenin diyeceklerinden korkuyorum.

"I will not see you until that time."

Çeviri:Ben seni o zamana kadar görmeyeceğim.

"My brother will recover in two months."

Çeviri:Benim ağabeyim iki ay içinde iyileşecek.

"He will return from work at seven."

Çeviri:O, işten yedide dönecek.

"Bu herhangi bir sorunu azaltmaya yardım edecek."

Çeviri:This will help to reduce any problem.
------------------------------------------------------------------------

"I will start walking."

Çeviri:Ben yürümeye başlayacağım.

"It will take too much time."

Çeviri:Çok fazla zaman alacak.

"I will show him my car."

Çeviri:Ben ona otomobilimi göstereceğim.

"I will stay at home tonight."

Çeviri:Ben bu gece evde kalacağım.

"This box will serve as a chair."

Çeviri:Bu kutu bir sandalye olarak iş görecek.

"They will sleep in the same bed."

Çeviri:Onlar aynı yatakta uyuyacaklar.

"We will swim next Thursday."

Çeviri:Biz gelecek perşembe yüzeceğiz.

"For now, we will start with one."

Çeviri:Şimdilik biz bir taneyle başlayacağız.

"Ben senin annen için fotoğraf çekeceğim."

Çeviri:I will take pictures for your mother.

"I think he will stay."

Çeviri:Bence o kalacak.

"Onlar şarap ve bira servis edecekler."

Çeviri:They will serve wine and beer.

"She will show us her house."

Çeviri:O bize evini gösterecek.

"Ben uyuyacağım."

Çeviri:I will sleep.

"You will swim next year."

Çeviri:Sen gelecek sene yüzeceksin.

"They will stay here."

Çeviri:Onlar burada kalacaklar.
That is why I will swim now. 
Anlamı: Ben bu yüzden şimdi yüzeceğim.

"I will go to sleep."

Çeviri:Ben uyuyacağım.

"I will serve the food."

Çeviri:Ben yemeği servis edeceğim.

"I have to know when the music will start."

Çeviri:Ben müziğin ne zaman başlayacağını bilmeliyim.

"I will take part."

Çeviri:Ben katılacağım.
-----------------------------------------------------------------------------

"She will try again."

Çeviri:O tekrar deneyecek.

"The doctor said that she will walk again."

Çeviri:Doktor onun tekrar yürüyeceğini söyledi.

"So we will watch TV."

Çeviri:Öyleyse biz televizyon izleyeceğiz.

"They will use old cars."

Çeviri:Onlar eski otomobiller kullanacaklar.
They will not touch you.
Anlamı: Onlar sana dokunmayacaklar.

"I will want more tea."

Çeviri:Ben daha fazla çay isteyeceğim.

"We will think about you."

Çeviri:Biz sizi düşüneceğiz.

"Onlar onu bize karşı kullanacaklar."

Çeviri:They will use that against us.

"She will think that I am not here."

Çeviri:O benim burada olmadığımı düşünecek.

"I will not watch this channel."

Çeviri:Ben bu kanalı izlemeyeceğim.

"The dog will not touch the food."

Çeviri:Köpek yiyeceğe dokunmayacak.

"I will walk with you."

Çeviri:Ben seninle yürüyeceğim.

"After lunch they will want coffee."

Çeviri:Öğle yemeğinden sonra onlar kahve isteyecekler.

"Do you think he will miss it?"

Çeviri:Sence o onu özleyecek mi?

"They will try to swim in the sea."

Çeviri:Onlar denizde yüzmeyi deneyecekler.

"He will walk in the park this afternoon."

Çeviri:O, bugün öğleden sonra parkta yürüyecek.

"Onlar sana dokunmayacaklar."

Çeviri:They will not touch you.
--------------------------------------------------------------------------------------------------

"I will access the library from my computer."

Çeviri:Ben kütüphaneye bilgisayarımdan erişeceğim.

"I will write your name on the paper."

Çeviri:Ben senin adını kağıda yazacağım.

"How will I access the information?"

Çeviri:Ben nasıl bilgiye erişeceğim?

"He will write a book."

Çeviri:O bir kitap yazacak.

"Today we will have to write without a pen."

Çeviri:Bugün biz kalemsiz yazmak zorunda kalacağız.

"I will access his profile here."

Çeviri:Ben onun profiline buradan erişeceğim.

"Ben senin adını kağıda yazacağım."

Çeviri:I will write your name on the paper.

"They will register for school next month."

Çeviri:Onlar gelecek ay okula kaydolacaklar.

"He will register for the cooking class."

Çeviri:O, yemek pişirme kursuna kaydolacak.

"Siz bu hizmeti ilk kullandığınızda, kaydolmak zorunda olacaksınız."

Çeviri:The first time you use this service you will have to register.

1 Eylül 2018 Cumartesi

ingilizce politika


"The content of these laws is hard to define."

Çeviri:Bu kanunların içeriğini tanımlamak zordur.

"The tax"

Çeviri:Vergi

"When do you pay your taxes?"

Çeviri:Sen vergilerini ne zaman ödersin?

"The law"

Çeviri:Yasa

"This citizen is our president."

Çeviri:Bu vatandaş bizim başkanımızdır.

"That country's government is different."

Çeviri:O ülkenin hükümeti farklıdır.

"We are against the war."

Çeviri:Biz savaşa karşıyızdır.

"The judge works in a court."

Çeviri:Yargıç bir mahkemede çalışır.

"Some small dogs are great for security."

Çeviri:Bazı küçük köpekler güvenlik için harikalardır.

"There is no tax in this country."

Çeviri:Bu ülkede vergi yok.
Yeni üyeler tüm kanunları the laws laws öğrenmek zorundadırlar .
new members have to learn all the laws.
----------------------------------------------------------------------------------------------------


"That was our strategy."

Çeviri:O bizim stratejimizdi.

"My advice is simple."

Çeviri:Benim tavsiyem basittir.

"Your father thinks about your safety."

Çeviri:Baban senin emniyetini düşünür.

"The next week is the national wine week."

Çeviri:Gelecek hafta ulusal şarap haftasıdır.

"The society needs responsible individuals."

Çeviri:Toplumun sorumlu bireylere ihtiyacı vardır.

"Two seconds later, he won by one vote."

Çeviri:İki saniye sonra, o bir oyla kazandı.

"Women have votes."

Çeviri:Kadınların oyları vardır.

"He is rich because of the investments."

Çeviri:O, yatırımlardan dolayı zengindir.

"Which investment is more important?"

Çeviri:Hangi yatırım daha önemlidir?

"Thank you for your advice."

Çeviri:Tavsiyeniz için teşekkür ederim.
The women in that society do not work.
Anlamı: O toplumdaki kadınlar çalışmazlar.

"The coach has not given me advice."

Çeviri:Koç bana tavsiye vermedi.

"Hope is not a strategy."

Çeviri:Umut bir strateji değildir.

"Benim bir oya daha ihtiyacım vardır."

Çeviri:I need one more vote.

"It is a national activity."

Çeviri:O ulusal bir faaliyettir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------


"What is the relation between the war and the economy?"

Çeviri:Savaş ve ekonomi arasındaki ilişki nedir?

"I am here to pay a debt."

Çeviri:Borç ödemek için buradayım.

"In our opinion, they are bad."

Çeviri:Bize göre, onlar kötülerdir.
I lost all my progress on the computer.
Anlamı: Bilgisayardaki bütün ilerlememi kaybettim.

"We know there is demand."

Çeviri:Talep olduğunu biliyoruz.
The group has many demands this month.
Anlamı: Grubun bu ay birçok talebi var.

"Nothing is as important as peace."

Çeviri:Hiçbir şey barış kadar önemli değildir.

"His mother is in the army."

Çeviri:Onun annesi ordudadır.

"How is the economy?"

Çeviri:Ekonomi nasıl?

"I am in debt to you."

Çeviri:Ben sana borçluyum.

"My opinion is completely different from yours."

Çeviri:Benim düşüncem seninkinden tamamen farklıdır.

"Progress was happening."

Çeviri:İlerleme gerçekleşiyordu.

"This was very good for the economy."

Çeviri:Bu, ekonomi için çok iyiydi.

"The students are making progress."

Çeviri:Öğrenciler ilerleme kaydediyorlar.

"The society wants to live in peace."

Çeviri:Toplum barış içinde yaşamak ister.

"Is this your opinion?"

Çeviri:Bu senin düşüncen midir?
----------------------------------------------------------------------------------------------------




"Their leader won the argument."


Çeviri:Onların lideri tartışmayı kazandı.

"Freedom is not free."

Çeviri:Özgürlük bedava değildir.

"The crime is the same."

Çeviri:Suç aynıdır.

"She informed congress."

Çeviri:O, meclisi bilgilendirdi.

"The election begins after that."

Çeviri:Seçim ondan sonra başlar.
The second objective of the campaign was more traditional.
Anlamı: Kampanyanın ikinci hedefi daha gelenekseldi.


"Congress is talking about the new law."

Çeviri:Meclis yeni yasa hakkında konuşuyor.

"This is not an argument."

Çeviri:Bu bir tartışma değil.

"The election is tomorrow."

Çeviri:Seçim yarın.

"During the campaign he only talked about the economy."

Çeviri:Kampanya boyunca sadece ekonomi hakkında konuştu.

"He is the leader of the country."

Çeviri:O, ülkenin lideridir.

"These are the election letters."

Çeviri:Bunlar seçim mektuplarıdır.

"She was on the crime scene."

Çeviri:O, suç mahallindeydi.

"She has an argument."

Çeviri:Onun bir iddiası var.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------

"Violence is a threat."

Çeviri:Şiddet bir tehdittir.

"I tried to avoid conflict."

Çeviri:Anlaşmazlıktan kaçınmayı denedim.

"He wrote threats to the president."

Çeviri:O, başkana tehditler yazdı.

"We won the war thanks to the navy."

Çeviri:Savaşı donanmanın sayesinde kazandık.

"The candidate gave a speech on Monday."

Çeviri:Aday, Pazartesi günü bir konuşma yaptı.

"The queen drinks water."

Çeviri:Kraliçe su içer.
"The candidates have to be citizens." 
Çeviri:Adaylar vatandaş olmak zorundadırlar.

"There are conflicts in my country."

Çeviri:Benim ülkemde anlaşmazlıklar vardır.

"We are here to avoid violence."

Çeviri:Biz şiddetten kaçınmak için buradayız.

"Şu iki ülkenin arasında bir anlaşmazlık vardır."

Çeviri:There is a conflict between those two countries.

"You were as beautiful as a queen."

Çeviri:Sen bir kraliçe kadar güzeldin.

"Your speech was excellent."

Çeviri:Senin konuşman mükemmeldi.

"That candidate is not nice."

Çeviri:O aday iyi değil.

"The threat was not real."

Çeviri:Tehdit gerçek değildi.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
Nature is the wealth of this country.
Anlamı: Doğa, bu ülkenin zenginliğidir.

"The new governor has different ideas."

Çeviri:Yeni valinin farklı fikirleri var.

"The senators are here today."

Çeviri:Senatörler bugün buradadırlar.

"There is a strike today."

Çeviri:Bugün bir grev var.

"Italian cinema is not in crisis."

Çeviri:İtalyan sineması krizde değildir.

"The country has its own parliament."

Çeviri:Ülkenin kendi meclisi var.

"Is he a senator?"

Çeviri:O bir senatör mü?
A mayor has a horse and a bear.
Anlamı: Belediye başkanı bir at ve bir ayıya sahiptir.

"The workers are on strike."

Çeviri:İşçiler grevde.

"He was a popular Governor."

Çeviri:O, popüler bir valiydi.

"The parliament signs a new agreement."

Çeviri:Meclis yeni bir antlaşma imzalar.

"His wealth made him a different man."

Çeviri:Zenginliği onu farklı bir adam yaptı.

"The senator reads the newspaper."

Çeviri:Senatör gazeteyi okur.

"The mayor"

Çeviri:Belediye başkanı

"Her wealth is big."

Çeviri:Onun serveti büyüktür.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
The prince listens to the king.
Anlamı: Prens kralı dinler.

"The woman is under arrest."

Çeviri:Kadın tutukludur.

"What is the cause of all this?"

Çeviri:Bütün bunların sebebi nedir?
"Who made this plan?"
Çeviri:Bu planı kim yaptı?

"Who took the blame?"

Çeviri:Kim suçu üstlendi?

"We are making all the decisions."

Çeviri:Bütün kararları biz veriyoruz.

"Is this your weapon?"

Çeviri:Bu senin silahın mı?


"At the root of the problem, there are two main causes."

Çeviri:Problemin kökünde, iki ana sebep vardır.

"I have plans for Saturday."

Çeviri:Cumartesi için planlarım var.

"What was the cause of the fire?"

Çeviri:Yangının sebebi neydi?

"The general drinks coffee with the king."

Çeviri:General kral ile kahve içer.
She takes the blame each time.
Anlamı: O, her defasında suçu üstlenir.

"You are under arrest."

Çeviri:Tutuklusunuz.

"What is the cause of all this?"

Çeviri:Bütün bunların sebebi nedir?

"Prens sarayda yaşar."

Çeviri:The prince lives in the palace.

En Çok Okunanlar

Present Perfect Tense Yakın zaman kullanımı (Yakın Geçmiş Zaman)

"He has wanted to swim." Çeviri: O yüzmek istedi. "Have you been to the US?" Çeviri: ABD'de bulundun mu ? "My s...