1 Eylül 2018 Cumartesi

ingilizce politika


"The content of these laws is hard to define."

Çeviri:Bu kanunların içeriğini tanımlamak zordur.

"The tax"

Çeviri:Vergi

"When do you pay your taxes?"

Çeviri:Sen vergilerini ne zaman ödersin?

"The law"

Çeviri:Yasa

"This citizen is our president."

Çeviri:Bu vatandaş bizim başkanımızdır.

"That country's government is different."

Çeviri:O ülkenin hükümeti farklıdır.

"We are against the war."

Çeviri:Biz savaşa karşıyızdır.

"The judge works in a court."

Çeviri:Yargıç bir mahkemede çalışır.

"Some small dogs are great for security."

Çeviri:Bazı küçük köpekler güvenlik için harikalardır.

"There is no tax in this country."

Çeviri:Bu ülkede vergi yok.
Yeni üyeler tüm kanunları the laws laws öğrenmek zorundadırlar .
new members have to learn all the laws.
----------------------------------------------------------------------------------------------------


"That was our strategy."

Çeviri:O bizim stratejimizdi.

"My advice is simple."

Çeviri:Benim tavsiyem basittir.

"Your father thinks about your safety."

Çeviri:Baban senin emniyetini düşünür.

"The next week is the national wine week."

Çeviri:Gelecek hafta ulusal şarap haftasıdır.

"The society needs responsible individuals."

Çeviri:Toplumun sorumlu bireylere ihtiyacı vardır.

"Two seconds later, he won by one vote."

Çeviri:İki saniye sonra, o bir oyla kazandı.

"Women have votes."

Çeviri:Kadınların oyları vardır.

"He is rich because of the investments."

Çeviri:O, yatırımlardan dolayı zengindir.

"Which investment is more important?"

Çeviri:Hangi yatırım daha önemlidir?

"Thank you for your advice."

Çeviri:Tavsiyeniz için teşekkür ederim.
The women in that society do not work.
Anlamı: O toplumdaki kadınlar çalışmazlar.

"The coach has not given me advice."

Çeviri:Koç bana tavsiye vermedi.

"Hope is not a strategy."

Çeviri:Umut bir strateji değildir.

"Benim bir oya daha ihtiyacım vardır."

Çeviri:I need one more vote.

"It is a national activity."

Çeviri:O ulusal bir faaliyettir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------


"What is the relation between the war and the economy?"

Çeviri:Savaş ve ekonomi arasındaki ilişki nedir?

"I am here to pay a debt."

Çeviri:Borç ödemek için buradayım.

"In our opinion, they are bad."

Çeviri:Bize göre, onlar kötülerdir.
I lost all my progress on the computer.
Anlamı: Bilgisayardaki bütün ilerlememi kaybettim.

"We know there is demand."

Çeviri:Talep olduğunu biliyoruz.
The group has many demands this month.
Anlamı: Grubun bu ay birçok talebi var.

"Nothing is as important as peace."

Çeviri:Hiçbir şey barış kadar önemli değildir.

"His mother is in the army."

Çeviri:Onun annesi ordudadır.

"How is the economy?"

Çeviri:Ekonomi nasıl?

"I am in debt to you."

Çeviri:Ben sana borçluyum.

"My opinion is completely different from yours."

Çeviri:Benim düşüncem seninkinden tamamen farklıdır.

"Progress was happening."

Çeviri:İlerleme gerçekleşiyordu.

"This was very good for the economy."

Çeviri:Bu, ekonomi için çok iyiydi.

"The students are making progress."

Çeviri:Öğrenciler ilerleme kaydediyorlar.

"The society wants to live in peace."

Çeviri:Toplum barış içinde yaşamak ister.

"Is this your opinion?"

Çeviri:Bu senin düşüncen midir?
----------------------------------------------------------------------------------------------------




"Their leader won the argument."


Çeviri:Onların lideri tartışmayı kazandı.

"Freedom is not free."

Çeviri:Özgürlük bedava değildir.

"The crime is the same."

Çeviri:Suç aynıdır.

"She informed congress."

Çeviri:O, meclisi bilgilendirdi.

"The election begins after that."

Çeviri:Seçim ondan sonra başlar.
The second objective of the campaign was more traditional.
Anlamı: Kampanyanın ikinci hedefi daha gelenekseldi.


"Congress is talking about the new law."

Çeviri:Meclis yeni yasa hakkında konuşuyor.

"This is not an argument."

Çeviri:Bu bir tartışma değil.

"The election is tomorrow."

Çeviri:Seçim yarın.

"During the campaign he only talked about the economy."

Çeviri:Kampanya boyunca sadece ekonomi hakkında konuştu.

"He is the leader of the country."

Çeviri:O, ülkenin lideridir.

"These are the election letters."

Çeviri:Bunlar seçim mektuplarıdır.

"She was on the crime scene."

Çeviri:O, suç mahallindeydi.

"She has an argument."

Çeviri:Onun bir iddiası var.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------

"Violence is a threat."

Çeviri:Şiddet bir tehdittir.

"I tried to avoid conflict."

Çeviri:Anlaşmazlıktan kaçınmayı denedim.

"He wrote threats to the president."

Çeviri:O, başkana tehditler yazdı.

"We won the war thanks to the navy."

Çeviri:Savaşı donanmanın sayesinde kazandık.

"The candidate gave a speech on Monday."

Çeviri:Aday, Pazartesi günü bir konuşma yaptı.

"The queen drinks water."

Çeviri:Kraliçe su içer.
"The candidates have to be citizens." 
Çeviri:Adaylar vatandaş olmak zorundadırlar.

"There are conflicts in my country."

Çeviri:Benim ülkemde anlaşmazlıklar vardır.

"We are here to avoid violence."

Çeviri:Biz şiddetten kaçınmak için buradayız.

"Şu iki ülkenin arasında bir anlaşmazlık vardır."

Çeviri:There is a conflict between those two countries.

"You were as beautiful as a queen."

Çeviri:Sen bir kraliçe kadar güzeldin.

"Your speech was excellent."

Çeviri:Senin konuşman mükemmeldi.

"That candidate is not nice."

Çeviri:O aday iyi değil.

"The threat was not real."

Çeviri:Tehdit gerçek değildi.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
Nature is the wealth of this country.
Anlamı: Doğa, bu ülkenin zenginliğidir.

"The new governor has different ideas."

Çeviri:Yeni valinin farklı fikirleri var.

"The senators are here today."

Çeviri:Senatörler bugün buradadırlar.

"There is a strike today."

Çeviri:Bugün bir grev var.

"Italian cinema is not in crisis."

Çeviri:İtalyan sineması krizde değildir.

"The country has its own parliament."

Çeviri:Ülkenin kendi meclisi var.

"Is he a senator?"

Çeviri:O bir senatör mü?
A mayor has a horse and a bear.
Anlamı: Belediye başkanı bir at ve bir ayıya sahiptir.

"The workers are on strike."

Çeviri:İşçiler grevde.

"He was a popular Governor."

Çeviri:O, popüler bir valiydi.

"The parliament signs a new agreement."

Çeviri:Meclis yeni bir antlaşma imzalar.

"His wealth made him a different man."

Çeviri:Zenginliği onu farklı bir adam yaptı.

"The senator reads the newspaper."

Çeviri:Senatör gazeteyi okur.

"The mayor"

Çeviri:Belediye başkanı

"Her wealth is big."

Çeviri:Onun serveti büyüktür.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
The prince listens to the king.
Anlamı: Prens kralı dinler.

"The woman is under arrest."

Çeviri:Kadın tutukludur.

"What is the cause of all this?"

Çeviri:Bütün bunların sebebi nedir?
"Who made this plan?"
Çeviri:Bu planı kim yaptı?

"Who took the blame?"

Çeviri:Kim suçu üstlendi?

"We are making all the decisions."

Çeviri:Bütün kararları biz veriyoruz.

"Is this your weapon?"

Çeviri:Bu senin silahın mı?


"At the root of the problem, there are two main causes."

Çeviri:Problemin kökünde, iki ana sebep vardır.

"I have plans for Saturday."

Çeviri:Cumartesi için planlarım var.

"What was the cause of the fire?"

Çeviri:Yangının sebebi neydi?

"The general drinks coffee with the king."

Çeviri:General kral ile kahve içer.
She takes the blame each time.
Anlamı: O, her defasında suçu üstlenir.

"You are under arrest."

Çeviri:Tutuklusunuz.

"What is the cause of all this?"

Çeviri:Bütün bunların sebebi nedir?

"Prens sarayda yaşar."

Çeviri:The prince lives in the palace.

25 Temmuz 2018 Çarşamba

ingilizce tıp

"Are you sick?"

Çeviri:Hasta mısın?

"Your eyes are like stars."

Çeviri:Senin gözlerin yıldızlar gibi.

"They took care of the baby."

Çeviri:Onlar bebekle ilgilendiler.

"Our children are sick."

Çeviri:Bizim çocuklarımız hasta.

"This puts your health in danger."

Çeviri:Bu senin sağlığını tehlikeye sokar.

"They found his body on the beach."

Çeviri:Onlar onun cesedini kumsalda buldular.

"Where is your head?"

Çeviri:Senin başın nerede?

"Bu, hayvanın vücudu."

Çeviri:This is the body of the animal.

"The mother takes care of her children."

Çeviri:Anne çocukları ile ilgilenir.

"That is my hand."

Çeviri:O benim elim.

"The hat is too big for my head."

Çeviri:Şapka benim başım için çok büyük.

"Onun gözleri mavi."

Çeviri:He has blue eyes.

"He has been sick since Saturday."

Çeviri:O, cumartesiden beri hasta.

"The police found a body at the beach."

Çeviri:Polis kumsalda bir ceset buldu.

"Eating fish is good for health."

Çeviri:Balık yemek sağlığa yararlıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------


"Thanks very much for your help."

Çeviri:Yardımınız için çok teşekkürler.

"A treatment is not possible."

Çeviri:Tedavi mümkün değil.

"The man died of cancer."

Çeviri:Adam kanserden öldü.

"Where is the emergency?"

Çeviri:Acil nerede?

"I finally won his heart."

Çeviri:Ben sonunda onun kalbini kazandım.

"Her hafta yeni bir yüz"

Çeviri:Every week a new face

"Time is the best medicine."

Çeviri:Zaman en iyi ilaçtır.
Was it cancer?
Anlamı: O kanser miydi?


"I need help!"

Çeviri:Benim yardıma ihtiyacım var.

"In case of emergency, call the police."

Çeviri:Acil durumda polisi ara.

"Currently, there is no treatment."

Çeviri:Şu anda hiçbir tedavi yok.

"Kalp kırmızıdır."

Çeviri:A heart is red.

"Her face is red."

Çeviri:Onun yüzü kırmızı.

"I have to take my medicine every six hours."

Çeviri:Ben ilacımı altı saatte bir almalıyım.

"The doctors found a treatment for your problem."

Çeviri:Doktorlar sorununuza bir tedavi buldu.

"That building does not have an emergency exit."

Çeviri:O binanın acil çıkışı yok.
-------------------------------------------------------------------------------------------

"The ambulance took my husband to the hospital."

Çeviri:Ambulans benim kocamı hastaneye götürdü.

"The patients were swimming for their health."

Çeviri:Hastalar sağlıkları için yüzüyorlardı.

"This waiter's hair is black."

Çeviri:Bu garsonun saçı siyah.
"What is your blood type?"
Çeviri:Senin kan grubun ne?

"My grandmother has had three operations this year."

Çeviri:Benim büyükannem bu yıl üç ameliyat geçirdi.
Doktor hastanede.
Anlamı: The doctor is at the hospital.

"The disease has four stages."

Çeviri:Hastalığın dört aşaması var.

"The doctors try to understand the new disease."

Çeviri:Doktorlar yeni hastalığı anlamaya çalışıyor.

"This baby has black hair."

Çeviri:Bu bebeğin saçı siyah.

"Call an ambulance!"

Çeviri:Ambulans çağır!

"Blood is red."

Çeviri:Kan kırmızıdır.

"O, hastanede."

Çeviri:He is in the hospital.

"We need an ambulance."

Çeviri:Bize bir ambulans lazım.

"What disease do I have?"

Çeviri:Bende hangi hastalık var?

"A man without hair, it is like a garden without a flower."

Çeviri:Saçsız bir adam, çiçeksiz bir bahçeye benzer.

"The police found some blood on the floor."

Çeviri:Polis yerde biraz kan buldu.

"Hastalar sağlıkları için yüzüyorlardı."

Çeviri:The patients were swimming for their health.
_____________________________________________________________________________

"I believe more in diet than in drugs."

Çeviri:Ben ilaçlardan daha çok diyete inanırım.

"The pain started yesterday."

Çeviri:Ağrı dün başladı.

"The vision is sharp."

Çeviri:Görüş keskin.

"I had skin cancer."

Çeviri:Bende cilt kanseri vardı.

"Everyone wants to avoid the virus."

Çeviri:Herkes virüsten kaçınmak ister.
"These doctors study different viruses."
Çeviri:Bu doktorlar farklı virüsler üzerinde çalışıyorlar.
The duck's feet are yellow.
Anlamı: Ördeğin ayakları sarıdır.

"We go to work on foot."

Çeviri:Biz işe yürüyerek gideriz.

"Her vision is normal."

Çeviri:Onun görme yeteneği normal.

"Love, pleasure, pain"

Çeviri:Aşk, zevk, acı

"The newspaper says there is a new virus."

Çeviri:Gazete yeni bir virüs olduğunu söylüyor.

"Onun küçük ayakları var."

Çeviri:She has small feet.

"The diet is good."

Çeviri:Diyet iyidir.

"The drugs made him different."

Çeviri:İlaçlar onu farklılaştırdı.

"My diet is hard."

Çeviri:Benim diyetim zor.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"There has been an accident."

Çeviri:Bir kaza oldu.

"Your legs are tired."

Çeviri:Sizin bacaklarınız yorgun.

"You are the woman of my dreams."

Çeviri:Siz benim hayallerimin kadınısınız.
His arms are short.
Anlamı: Onun kolları kısadır.

"Your dream is my dream."

Çeviri:Sizin hayaliniz benim hayalimdir.
Ağız
Anlamı: The mouth

"The bear has a big neck."

Çeviri:Ayı büyük bir boyna sahip.

"She fell on her arm."

Çeviri:O, kolunun üstüne düştü.

"She has brain cancer."

Çeviri:Onda beyin kanseri var.

"Her legs are long."

Çeviri:Onun bacakları uzundur.

"The accident happened late at night."

Çeviri:Kaza gece geç oldu.
He uses different parts of the brain.
Anlamı: O beynin farklı kısımlarını kullanır.

"This animal has four legs."

Çeviri:Bu hayvanın dört bacağı vardır.

"Her neck is red."

Çeviri:Onun boynu kırmızı.

"There is blood on my arm."

Çeviri:Benim kolumda kan var.
---------------------------------------------------------------

"His father had died of the same illness."

Çeviri:Onun babası aynı hastalıktan ölmüştü.

"Her chest is red."

Çeviri:Onun göğsü kırmızı.

"Those are not my fingers."

Çeviri:Onlar benim parmaklarım değil.

"His teeth are yellow."

Çeviri:Onun dişleri sarıdır.

"Ten sights"

Çeviri:On manzara

"Onun büyük dişleri var."

Çeviri:She has big teeth.

"We have two ears."

Çeviri:Bizim iki kulağımız var.

"I want to see your tongue."

Çeviri:Ben sizin dilinizi görmek istiyorum.

"Out of sight, out of mind"

Çeviri:Gözden uzak, gönülden uzak

"I have a pain in my chest."

Çeviri:Benim göğsümde bir ağrı var.

"The lady has eaten with her fingers."

Çeviri:Hanımefendi parmaklarıyla yedi.

"What illness do I have?"

Çeviri:Bende ne hastalık var?

"What are the effects of the illness?"

Çeviri:Hastalığın etkileri nelerdir?

"She has big teeth."

Çeviri:Onun büyük dişleri var.

"Spanish is her mother tongue."

Çeviri:İspanyolca onun ana dilidir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------

"Her condition is better after the operation."

Çeviri:Onun durumu ameliyattan sonra daha iyi.

"Visits are possible by appointment only."

Çeviri:Ziyaretler yalnızca randevu ile mümkündür.

"Are you ill?"

Çeviri:Sen hasta mısın?

"The nurse gives me medicine."

Çeviri:Hemşire bana ilaç verir.

"The teacher reads his lips."

Çeviri:Öğretmen onun dudaklarını okur.
Benim burnum soğuk.
Anlamı: My nose is cold.

"I need medicine for my back."

Çeviri:Benim sırtım için ilaca ihtiyacım var.

"Why do you want to be a nurse?"

Çeviri:Siz neden bir hemşire olmak istiyorsunuz?

"I have an appointment with the doctor."

Çeviri:Benim doktor ile bir randevum var.

"He is ill."

Çeviri:O, hasta.

"Her lips are blue."

Çeviri:Onun dudakları mavidir.

"The patient's condition changes each day."

Çeviri:Hastanın durumu her gün değişiyor.

"The dog seems ill."

Çeviri:Köpek hasta görünüyor.
Onun sırtında kan var.
Anlamı: He has blood on his back.

"Our patient is in the same condition."

Çeviri:Bizim hastamız aynı durumda.

En Çok Okunanlar

Present Perfect Tense Yakın zaman kullanımı (Yakın Geçmiş Zaman)

"He has wanted to swim." Çeviri: O yüzmek istedi. "Have you been to the US?" Çeviri: ABD'de bulundun mu ? "My s...